19 Kasım 2010 Cuma

Cristina Branco İzleyenleri büyüledi

Sonbaharın hüznünün iyice üzerimize çöktüğü serin bir İstanbul akşamıydı. Kendimi uzun süredir kaptırdığım bu hüzünlü havanın konserde doruğa çıkacağından habersizdim. Cristina Branco ismi bana hiç tanıdık değildi daha önce. Ama bundan sonra bu ismi daha sık anacağımı biliyorum. Pasionturca'nın organizasyonlarını sürekli takip eden biri olarak konser duyurusunu görünce izlemeye değer olduğunu düşündüm. Tabi hemen birkaç videosunu izlemeye başladım. Güzel, evet gidilebilir diye düşündüm. Bugüne kadar 11 albüm çıkaran bir sanatçı takdir edilmelidir mutlaka. Fado beğendiğim ama çok fazla da dinleyemediğim bir müzik türü benim için. Belki İspanyolca olsaydı daha sık dinleyebilirim. Bilmeyenler için Fado hakkında kısa bir bilgi :
" 19. yüzyıldan günümüze kadar uzanmış bir Portekiz halk müziği türüdür. Fado'nun tam bir çevirisi olmamakla beraber, kelime anlamı kadere veya alın yazısına yakındır.
Fado, balıkçı, kaşif ya da denizci olan sevgililerini, eşlerini denize uğurlayan ve onların geri dönmesini umutla bekleyen 19. yy Portekiz kadınlarının artık beklenen yakınlarının geri gelmemesi üzerine denize karşı yaktıkları ağıtlardan türemiştir. Bu nedenle Fado, derin acıların, hüzünlerin, özlemin, nostaljinin, mutluluğun ve aşkın ifade edildiği bir müzik türüdür." kaynak: http://tr.wikipedia.org/wiki/Fado
Konsere gideyim mi gitmeyeyim mi diye düşünürken, Pasionturca'nın nazik davetiyle karşılaştım. Sinan Bey'e ve Pasionturca'ya davetleri için çok teşekkür ediyorum. Aslında en büyük teşekkür beni Cristina Branco'nun müziğiyle tanıştırmış olmaları için.
Konser öncesi arkadaşım Azra'yla bir süre CRR antresinde bir süre turladıktan sonra, konsere 15 dakika kalan yerimizi aldık. Cristina tam 20:01'de sahneye çıktı. Bu benim için bir ilkti diyebilirim. Bugüne kadar bu kadar dakik sahneye çıkan bir sanatçı görmedim. Uzun siyah elbisesi, dalgalı saçları ve hafif makyajıyla çok sade bir şıklığı vardı. İlk parçasını sesini çok sevdiğim ve fadonun değişmezi olan portekiz gitarı eşliğinde söyledikten sonra oldukça samimi bir şekilde seyircilere seslendi. Kendisi İstanbul'da olmaktan çok mutlu olduğunu ve bu güzel geceyi bizlerle paylaşmaktan onur duyduğunu bildirdi. İstanbul'a gelmeyeli uzun bir zaman olduğunu son albümü olan "Kronos"un turnesi kapsamında burada bulunduğunu da ekledi. Daha sonra kendisinin en beğendiğim parçası olan "Trago um fado"yu seslendirdi. Açıkçası video kayıtlarıyla canlı performansının bu kadar farklı olacağını düşünmüyordum. Genelde tersi olur kayıttaki seslerle oynanabilir ve çok beğendiğiniz bir sanatçının konserdeki performansı sevmeyebilirsiniz. Ancak, Cristina'nın çıplak sesi o kadar net, billur ve açık çıkıyordu ki Portekizce bilmesiniz de o hüzün kalbinize kolayca süzülüp akıyordu. Konser boyunca beni en çok etkileyen bu oldu. Fado tarzından dolayı genelde birbirine benzeyen şarkılar dinledik ama her defasında aynı billur ses hiçbir engelle karşılaşmadan içinize işliyordu. Şarkı aralarında, şarkıları ve fado hakkında bilgiler vermesi Portekizce anlamadığımız için oldukça yararlı oldu diyebilirim. Seyirciyle iletişimi harikaydı. 45 dakika boyunca şarkılarına devam ettikten sonra kısa bir ara verdi. Bu arada klasik ve bas gitar eşliğinde muhteşem bir portekiz gitarı solosu dinledik. Herkes o kadar beğendi ki ilk bölümdeki şarkılardan daha çok alkış aldı bu solo. Daha sonra konserin ikinci bölümü başladı. Benim ve belki bir çok kişinin ilk bölüm boyunca merak ettiği bir soruyu kendisi yanıtladı. Fadocular hep hüzünlü şarkılar söylemez, hareketli şarkılarımız da var dedi ve söylemeye başladı. Bence diğerlerine göre hareketli olsalar da yine de hüzünlü geldi bu şarkılar bana. Bu bölümde özellikle piyano eşliğinde söylediği bir parçaya bayıldım. Çok hüzünlü bir parçaydı ve kendisi de birkaç damla gözyaşı eşliğinde söyledi. Portekiz'in diktatörlük döneminde yazılmış, özgürlüğü anlatan bir parçaymış. Yarım saatlik ikinci bölüm sonunda bir "adios" şakısı seslendirdi ve veda etti bizlere. Ancak gerek kendisine verilen yüzük, gerekse aldığı yoğun alkış nedeniyle biraz şaşırdı. Bu yüzden yine gözyaşları eşliğinde bir parça daha söyledi. Tam bu son derken "olmaz " dedi. "Sizlere hüzünlü bir şarkıyla veda etmek olmaz, küçük bir hareketli parçayla veda edeceğim" dedi ve şarkının ardından konserini noktaladı. Konser bitimi mutlu bir hüzün vardı üzerimde. Tam en güzel yerinde yere düştüğü için devam edemediğiniz dondurma gibiydi. Belki de fadoya yapılan bu hızlı giriş yeterli gelmemişti kalbime. Konser sırasında Cristina Branco ile kesin tanışmalıyım diye düşünüyordum ve Sinan Bey'in yardımıyla bu düşüncem gerçek oldu. Cristina çok sıcak ve samimiydi günlük kıyafetleri içinde. İçimizden biri derler ya adete öyle. Fotoğraf ve imza ricalarımı kırmadı. Konserdeki iki Portekizli vatandaşı da kendisiyle bir süre sohbet etti bu arada.
Kendisine veda edip iyi şanslar diledikten sonra, Azra'yla serin İstanbul sokaklarına attık kendimizi ve bu hüzünlü akşamı evin yolunu tutarak noktalarken Cristina Branco favori şarkıcılarım arasındaki yerini çoktan almıştı. Özellikle son albümünü herkese tavsiye ederim.
Cristina Branco resmi sitesi: http://www.cristinabranco.com
Pasionturca organizasyonları için: http://www.pasionturca.net/about.html
http://www.facebook.com/pages/Madrid-Spain/pasion-turca/74291546157

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder